18 Nisan 2013 Perşembe

Yoğurt Aalırken Bu Rakamlara Dikkat !

Yoğurt satın alırken sadece son kullanım tarihlerine bakıyorsanız, size bir uyarımız var
Yoğurt kapları tehlike mi saçıyor ? Aldığınız yoğurtların plastik kaplarındaki rakamlar size mesaj veriyor.

Yoğurt kabınızın altında 5 rakamı varsa içiniz rahat olsun ama hiçbir rakam yoksa sağlığınız tehlikede !

Marketlerden aldıkları yoğurtların plastik kaplarının altındaki işaretlerde rakam yazmadığının farkına varan tüketiciler sikayetvar.com’a gönderdikleri şikayetlerle bu rakamların önemine dikkat çektiler.

Gelen şikayetler üzerine uzmanlar da “Plastik kapta bulunan yoğurtları almadan önce ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Üçgen işareti içindeki rakamlar size sağlığınız hakkında mesaj veriyor. ‘5’ rakamı şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında kullanılır ve zararsızdır” diyerek hem firmaları hem de tüketicileri uyardı.



SADECE SON KULLANMA TARİHİNE BAKIYORSANIZ DİKKAT!

Tüketiciler şikayetlerini “Bir sağlık uzmanının uyarısı üzerine aldığım yoğurtun kabının altındaki işaretleri inceledim. Hepsinin bir anlamı varmış. Kabın altına veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz. Üç oktan oluşan bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar. Benim yoğurt kabımda üçgen içinde rakam yoktu. Eğer ürünün altında hiçbir rakam yoksa aman dikkat almamaya dikkat ederim ama bugün aceleyle aldığım bir yoğurtta bu işaret yoktu. Sağlıklı plastik olması açısından bu işaretin içinde 5 rakamı yazmalıymış. Mesajımı okuduğunuzda, tercihiniz olan markanın kabının altına bir bakmanızı öneririm.” şeklinde dile getirerek uyardılar.

NELERE DİKKAT ETMELİ?

“Plastik türünün sağlığa zararlı olup olmadığını anlamak için numarasına bakın” diyen Şikayetvar Yöneticisi Dr. Ömer Deveci, nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında şu uyarılarda bulundu:

“Tüketicilerin ve uzmanların plastik ürünlerin gıdada kullanımı hakkında verdikleri bilgiler gerçekten çok çarpıcı. Plastikler türlerine göre 1’den başlayarak 7’ye kadar numaralandırılıyor. Özellikle Herhangi bir plastik ürün ile sunulan gıdayı alırken ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Bağımsız ya da etrafında oklar olan bir üçgen içinde bu numarayı göreceksiniz. Eğer numara varsa kolay ama yoksa aman dikkat. Yoğurt kabıplarında üçgen içinde 5 rakamı vardır. 5 rakamı poliproplendir ve zararsızdır. 5 rakamı şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında vardır. Zararsızdır. 3, 6 ve 7 no'lu plastiklerden uzak durulmalı. Bunlar zararlıdır. Yoğurt alırken kullandığı plastiğe göre tercihinizi yapın.”

Nasıl Anlıyoruz?

Kabın altına veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz. Üç oktan oluşan
bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar. Benim yoğurt kabımda üçgen içinde 5 rakkamı vardı. 5 numara “polipropilen”dir, altında da zaten "PP" yazar.

DİKKAT! 3, 6 ve 7 yazanları almayın, “5” yazmalı...

Plastikte kanser tehlikesi... Hangi plastikler zararlı?
Plastikler türlerine göre sınıflandırılıyor. Bu türler 1’den 7’ye kadar numaralandırılıyor.
Özellikle 3, 6 ve 7 no’lu plastiklerden uzak durmak şart! O halde hangi plastik türünün zararlı olduğunu anlamak için öncelikle numarasına bakmak gerekiyor. Herhangi bir plastik ürün alırken ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Ya bağımsız, ya da etrafında oklar olan bir üçgen içinde bu numarayı görebilirsiniz. Eğer ürünün altında hiçbir rakam yoksa aman dikkat! Türkiye'de özellikle semt pazarlarında satılan ürünlerde yok! Numara varsa işiniz daha kolay.
Peki hangi numara, hangi üründe kullanılıyor? Hangileri zararlı, hangileri değil? İşte evde kullanılan plastikleri ayırmanız için üçgen içindeki numaralar hakkında bilmeniz gerekenler:

1. PET veya PETE Polietilen: Genelde su, iki litrelik alkolsüz içecekler ve yağların konduğu pet şişelerde kullanılır. Cam gibi şeffaftır. Zararsızdır.

2. HDPE Yüksek yoğunluklu polietilen: Deterjan ambalajları ve pet süt şişesinde bulunur. Zararsızdır.

3. PVC Polivinil klorid: Streç folyo, dış mekanda kullanılan eşyalar, plastik pipo, zemin malzemesi, duş perdeleri, şeffaf ve kabartmalı plastik ambalajlarda kullanılır. Zararlıdır!

4. LDPE Az yoğunluklu polietilen: Kuru temizleme ve çöp torbaları, yemek saklama kaplarında bulunur. Zararsızdır.

5. PP Poliproplen: Şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında vardır. Zararsızdır.

6. PS Polistiren: Yemiş paketleri, plastik bardak-tabak, markette etin satıldığı köpük tabak, hazır paket fast food ürünlerdedir. Zararlıdır.

7. DİĞER: Bunlar birden altıya kadar kullanılan plastiklerin dışında kalanlardır. Yemek saklama kapları ve bazı pet şişelerde bulunur. Zararlıdır.

3, 6 ve 7 numaralı plastik kaplar içinde ambalajlanmış gıdalardan uzak duralım!.

21 Mart 2013 Perşembe

Down Sendromu Nedir?


21 Mart Dünya'da Dünya Down Sendromu Günü olarak tanınıp, anılıyor. Bu tarihin seçilmiş olması tesadüf değil tabii... Neden 21 Mart'ın cevabı Down Sendromu Derneği'nin sayfasından alıntı yaparak bulalım:

DOWN SENDROMU NEDİR?

DS, fiziksel benzerlikleri nedeni ile Moğol ırkını hatırlattığı için eskiden mongolizm denilen, daha sonra Asya'lı bilim adamlarının baskısı ile Down Sendromu diye anılmaya başlanan genetik bir farklılık, bir kromozom anomalisidir. En basit anlatımı ile sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken DS'lu bireylerde bu sayı üç adet 21. kromozom olması nedeniyle 47 olmaktadır. Bu fazlalık bireyin fiziksel ve zihinsel özelliklerine de yansımakta, gelişim geriliğine sebep olmaktadır. DS'na sebep olan faktörler henüz tespit edilememiştir. Down Sendromu tedavi edilebilen bir hastalık değil, genetik bir farklılıktır. 


Down sendromu bir hastalık değildir, genetik bir farklılıktır! Toplumun içinde hepimizin yaşama hakkı, varoluş hakkı eş değerlidir. 21 Mart Dünya Down Sendorumu günü hepimize farklılıklarımız ne olursa olsun birlikte bu hayatı bu gezegeni paylaştığımızı hatırlatmak için uluslarası tanınmış bir gün.

Refleksoloji ( El & Ayak Masajı )



Refleksoloji, el ve ayaklarımızda bedenin tüm bölgelerine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktaları olduğu ve bu noktaların, bedenimizin anatomik aynası olduğu prensibine dayanan, masajdan öte tamamlayıcı ve alternatif tıp alanında yaygın bir şekilde uygulanan bir şifa yöntemidir. Refleksoloji, sadece el ve ayaklara; parmak, avuç içi veya özel tahta / kemik aracıyla belli özel tekniklerle, hafif yağ ya da yağsız uygulanır.

Refleksoloji haritaları kulak, el ve ayaklar insanın bedeninin bir izdüşümü, yansıması gibidir. El ve ayaklardaki organlara denk gelen noktaların kafamızda yer etmesi için bir anatomi atlasına bakmak ve gözümüzde canlandırmak kolaylık sağlayacaktır. Ellerde de bu refleks noktaları vardır.

Refleksolojinin tam olarak tarihi kökeni bilinmese de ilk uygulama yeri olarak geleneksel tıbbın doğuş yeri olan antik Eski Mısır olarak kabul edilir. Yaklaşık on iki bin yıllık bir geçmişi var olduğu sanılmaktadır. Tarihte bir çok medeniyet hemen hemen her çeşit rahatsızlık için bu yöntemi uygulamıştır.

Doğu’da geleneksel olarak hep varlığını sürdüren bu holistik ( bütünsel ) çalışma, modern tıbbın merkezi olan Batı’ya, 19. yüzyılda Dr. William H. Fitzgerald tarafından ortaya çıkarılan Zone Therapy ile taşınmıştır. Şuan başta ABD, Kanada, Avustralya, Avrupa ve alternatif tıbbın hala etkin olduğu Hindistan ve Çin gibi ülkelerde tamamlayıcı terapi yöntemi olarak birçok sağlık alanında kullanılmaktadır.

13 Mart 2013 Çarşamba

Ayakta Su İçmenin Bilimsel Gerçeği...



İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır.

Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda tüketirse doğrudan doğruya onikiparmak bağırsağına geçer.

Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek onikiparmak bağırsağına (duodenum) geçer.

Eğer insan sıvıyı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra onikiparmak bağırsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera dahil, bir çok insan hastalıklarından korunmuş olur.


Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar…

Peygamber Efendimiz (SAV) in hiçbir sünneti boşa değildir...

12 Mart 2013 Salı

Damacana Sulara Çipli Takip İçin Düğmeye Basıldı...




Sağlık Bakanlığı'nın ambalajlı suların denetimiyle ilgili düzenlemesi Resmi Gazete'de yayımlandı

Sağlık Bakanlığı'nca ambalajlı suların denetimiyle ilgili yapılan düzenlemeyle elektronik sistemle takip mekanizması getirildi. Çip takılacak damacana sular, dolumdan tüketiciye ulaşıncaya kadar elektronik sistemle merkezden takip edilecek.

İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Yapılan düzenlemeyle damacana suların elektronik sistemle takibi için mevzuat altyapısı oluşturuldu.

ÜÇ AŞAMALI TAKİP
 Damacana suların elektronik takibi 3 aşamada gerçekleşecek. Damacanaların yıkanması gereken 55-70 derecelik su sıcaklığı, Sağlık Bakanlığı'nca merkezden takip edilecek. İkinci aşamada ise dolumu yapılan suya dışardan su eklenmesinin önlenmesi için iletkenlik takibi merkezden yapılacak.
Çipli takip sistemiyle de damacanın ne kadar süreyle kullanıldığı ve kaç kez dolum yapıldığı da denetlenecek. Damacanalar üretim tarihinden itibaren en fazla üç yıl veya 75 kez kullanılacak. Bunun için elektronik takip sistemi işletmeci tarafından oluşturulacak. Çipli takip TÜBİTAK ile yürütülen projeyle hayata geçirilecek. Daha önce izin verilen işletmelere, yıkama suyu ile ilgili takip sistemi için 1 yıl, çipli takip için 3 yıl tanınacak.

Geri dönüşümlü polikarbonat kaplarda, suyun adı ve kabın üretim tarihi artık altta değil boyun veya gövdede kabartma şeklinde olacak. Düzenlemeyle damacana içinde satılan sular için de son kullanma tarihi getirildi. Buna göre piyasada satışa sunulan damacanadaki suyun 3 ay içinde tüketilmesi gerekecek.

DENETİM YÖNTEMİNDE YENİLİK
Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemeyle damacana suların denetim yöntemleriyle ilgili de yenilikler getirildi. Daha önce lüzum görüldüğünde yapılan denetimler, artık 3 ayda bir gerçekleştirilecek. Sağlık Bakanlığı ekiplerinin 3 ayda bir piyasadan topladığı numuneler incelenecek. Uygunsuzluğu saptanan firmalar için cezai işlem uygulanacak.

Düzenlemeyle ayrıca uygunsuzluğu saptanan firmalara uygulanacak yaptırımlar netliğe kavuşturuldu. Hangi ihlalde ne tür cezalar uygulanacağı daha ayrıntılı hale getirildi.
Bir diğer yenilikle firmalara çalışma saatlerini Sağlık Bakanlığına bildirme zorunluluğu getirildi. Bakanlık yetkilileri, bildirilen çalışma saatlerine göre denetimlerini yapacak.
Damacana suların nakliyesinde kullanılan araçlarla satış yerleri artık yerel yönetimlerce ruhsatlandırılacak.

Sular, İşyeri Açma ve Çalışma İzin Belgesi bulunmayan yerler ile tüpgaz, otogaz, petrol ve petrol ürünleri depolama ve dağıtımı yapılan yerlerde, suyun fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özelliğini olumsuz yönde değiştirebilecek ısı, ışık, toz, duman, yağış gibi olumsuz şartlara açık ortamlarda satılamayacak ve depolanamayacak.

İşletmelerde dolum yapıldığı sürece mesul müdür yerinde bulunacak. Mesul müdürün görevden ayrılması halinde 24 saat içinde Sağlık Bakanlığı'na bildirilecek. Yeni atama yapılıncaya kadar geçici mesul müdür atanacak. Kaynak analizleri de bundan böyle rutin olarak yapılacak. Kirlilik saptanırsa işletmenin ruhsatı iptal edilecek.

ALDATICI BİLGİ VE SEMBOLLER
Damacana suyu reklamlarında tüketiciyi aldatıcı ve yanıltıcı, belirlenen niteliklere aykırı, hastaları, yaşlıları, çocukları ve engellileri istismar edici bilgi ve sembollere yer verilemeyecek.
Daha önce izin verilen işletmeler, üretim izinlerini, analiz sertifikalarını ve etiketlerini bu yılın sonuna kadar uyumlaştıracak. Bu tarihe kadar uyumlaştırmalarını  tamamlamayanların faaliyeti durdurulacak. Faaliyeti durdurulanlar 31 Aralık 2014'e kadar işlemlerini tamamlamazsa üretim izinleri iptal edilecek.

6 Mart 2013 Çarşamba

Üçüncü Cemre (5-6 Mart) Toprağa Düşer...

Baharın müjdecisi olarak bilinen ve "kor halindeki ateş" anlamına gelen cemrelerin sonuncusu bugün toprağa düştü.


Arapça bir kelime olan cemre, ateş, kor, köz, sıcaklık anlamına geliyor. Şubat'ın 20'sinden sonra havaya, bir hafta sonra da suya düştüğü belirtilen cemrenin 7 gün sonra toprağa düştüğü, yani sıcaklığın toprakta da başladığına inanılır.

Eskiden yıl "Kasım, 180 gün" ve "Hızır, 185 gün" olarak ikiye ayrılırdı. Kasım; kasım ayının 8'inde başlar, 46'sında erbain, 86'sında da hamsin girer, kışın en soğuk 90 günü böylece geçerdi. Cemrelerin ilkinin, Kasımın 105'inde (19-20 Şubat) "havaya", ikincisinin Kasımın 112'sinde (26-27 Şubat) "suya", üçüncüsünün de Kasımın 119'unda (5-6 Mart) "toprağa" düştüğüne inanılırdı.

Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, bir makalesinde cemre ile ilgili olarak, ''Dünyada bütün halk takvimleri ortaya çıktıkları coğrafyaların ve kültürün izlerini taşır ve hepsi de döngüseldir. Aslı Arapça ve köz veya ateş anlamına gelen cemrenin İslamlık öncesi Türk kültüründe imre şeklinde var olduğu mitoloji araştırmacıları tarafından söylenmektedir. Altay türkülerinde imre ya da imere denilen ruhun bu tarihlerde sırayla havaya, suya ve toprağa elindeki ateşi saçtığı söylenmektedir. Cemrelerden bir hafta sonra Nevruz geldiği ve Nevruz öncesinde ateş, hava, su ve toprak ile ilgili dört çarşambanın Azeri kültüründeki varlığı dikkate alınırsa, cemreler arasındaki ilişki bu bilgiyle pekiştirilebilir" bilgilerini verdi.

5 Mart 2013 Salı

Antioksidan Kaynağı Ceviz




Cevizdeki antioksidan oranının Antep fıstığı, yer fıstığı ve diğer tüm yemişlerden daha fazla olduğunu biliyor muydunuz?

Uzmanlar cevizin en etkili yemiş olduğunu düşünüyor. Çünkü cevizde diğer tüm yemişlerden daha fazla ve yüksek kalitede antioksidan bulunuyor.

Antioksidan hücreleri meydana gelebilecek hasarlara karşı koruyor. Özellikle kalp sağlığı denilince akla ilk gelen yemiş ceviz oluyor.

Kolesterolü de düşüren ceviz taze, kurutulmuş veya çeşitli tariflerde kullanılabilir.

Bir avuç ceviz günlük vitamin ve mineral ihtiyacının çok büyük bölümünü karşılıyor. Siz de özellikle kış aylarında direncinizi arttırmak için ceviz yiyebilirsiniz.




27 Şubat 2013 Çarşamba

Cep Telefonundaki Büyük Tehlike!


Telefonların üzerinde yaşıyorlar...

Sanat çalışması gibi görünen bu fotoğraf aslında bir bakteriye ait.

Bilim insanlarının "akıllı telefon bakterileri" olarak adlandırdığı bu canlılar, bizimle sürekli iç içe.


İngiltere'deki Surrey Üniversitesi Mikrobiyoloji bölümü öğrencileri cep telefonlarına yakından bakmaya karar verince bakterileri farkettiler. İnanması zor ama cep telefonlarında tuvaletin 18 katı daha fazla bakteri bulundu.


Öğrenciler, bakterileri laboratuvarlarda ürettiler ve geliştirdiler. Cep telefonunu bakteri üretme kaplarına koyan öğrenciler, 3 gün sonra bu garip yaratıkları görüntülediler.


Üniversiteden Doktor Simon Park, cep telefonlarının sadece iletişim aracı olmadığını, bizim kişisel izlerimizi de taşıdığını söylüyor. Tabii aynı zamanda yediklerimizi, içtiklerimizi de telefonlara bir şekilde bulaştırıyoruz.


Bu bakterilerin tümü, iğrenç görünmelerine karşın zararlı değil. Ancak, Staphylococcus aureusgibi tehlikeli bazı bakteriler de telefonlarda görülebiliyor. Bu bakteri, "Hastane infeksiyonu" olarak adlandırılıyor. Akıllı telefonların klavye ve benzeri bir dizi tuşa sahip olması, daha çok bakteri taşımalarına neden oluyor. Eski tip telefonlar bu nedenle daha az pis olabilir.


Bu bakterilerden kurtulmanın yolu var mı? En iyi yöntem telefonları temiz tutmak ve mümkün olduğu kadar sık silmek. Cep telefonlarında tuvaletlere oranla 18 kat daha fazla bakteri olduğunu belirten uzmanlar, ıslak mendillerin kullanılmasını öneriyor. Cep telefonlarına bakteri bulaştırmamanın yollarından birisi de, tuvalete giderken, telefonu dışrda bırakmak. Bakterilerin çoğu elden telefonlara geçtiği için, ellerin temizliği, telefona yabancı kişilerin dokunmamasına izin vermemek de çözüm olabilir. 

23 Şubat 2013 Cumartesi

Bayat Ekmekteki Tehlike !


*Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası* kampanyası kampsamında toplanacak bayat ekmeklerin galete ununa çevrilmesine Gıda Mühendisleri Odası'ndan tepki...

İNSAN SAĞLIĞINI OLUMSUZ ETKİLER
Gıda Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Bülent Şık, ekmek israfını önlemek amacıyla fırınlarda bayat ekmeğin tazesiyle değiştirilerek toplanan ekmekten galeta unu gibi gıda ürünleri üretilmesi önerisine tepki gösterdi. Şık, "Mikrobik bozulma oluşan bayat ekmekten yapılan gıdalar, insan sağlığını olumsuz etkiler" dedi.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan'ın başlattığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca düzenlenen 'Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası' kapsamında, Ekmek Sanayi İşverenler Sendikası'nın bayat ekmeklerin fırında tazeleriyle değiştirilmesi önerisine Antalya'dan tepki geldi. 

 
KÜFLENMİŞ EKMEK KANSERE NEDEN OLUR:
Kısa süreliğine ertelenen bu öneri için Gıda Mühendisleri Odası Şube Başkanı Bülent Şık, bayat ekmekler kullanılarak imal edilmesi düşünülen gıdaların halk sağlığını olumsuz etkileyecek sonuçlara yol açabileceğine dikkati çekti. Ekmeğin uygun koşullarda muhafaza edilmemesi halinde mikrobik bozulma oluşacağını belirten Şık, "Ekmeğin bayatlama sürecinde zararlı kimyasalla buluşması, uygun şartlarda muhafaza edilmeyen ekmek ya da mikrobik bozulma belirtileri gösteren ekmekten üretilecek gıdalar, sağlığa zararlıdır. Bunların tüketilmesi halinde gıda zehirlenmesine yol açabilir. Küflenmiş ekmeklerin tüketilmesi karaciğer kanserine kadar yol açan rahatsızlıklara da neden olur" diye konuştu.
 

ŞÜPHELİ HAMMADDE:
Bülent Şık, sıcak ve nemli ortamda ekmeğin muhafaza edilmesinin mikrobik bozulmayı hızlandırdığını ve ekmekte sünme, hamurunda yapışkanlık gibi sonuçlara yol açacağını belirtti. Ekmekteki bozulmanın sadece dış yüzeyindeki küflenme ile sınırlı olmadığına dikkati çeken Şık, "Kampanya ile fırınlara getirilen bayat ekmek şüpheli hammadde gibi düşünülmeli. Şüpheli hammaddeden gıda üretimine onay vermiyoruz" dedi. Şık, Türkiye'de üretilen yaklaşık 100 milyon ekmekten 6 milyonunun israf edildiğini söyledi.
 
ANTALYA'DA UYGULAMAYIZ:
Kampanyanın insanları daha fazla ekmek almaya teşvik edeceğini kaydeden Buhurcu, şöyle konuştu:
"Antalya Fırıncılar Odası olarak biz bu kampanyayı uygulamayacağız. Bayat ekmek sorununun çözümünde en büyük görev tüketiciye düşüyor. İnsanlar tüketeceği kadar ekmek almalı. Evlerinde bayatlayan ekmekleri kullanarak hazırlayacakları gıdalarla geri dönüşümünü yapabilmeli. Fırıncılar olarak düşük maliyetle ekmek satıyoruz. Satılan ekmeğin tekrar alınması ve yerine tazesinin verilmesi bizleri mali anlamda da zor duruma sokar."

Sigara Beyni Çürütüyor



S
igara tüketiminin beyni çürüterek bellek, öğrenme ve muhakeme yetilerine büyük zarar verdiği ortaya çıkarıldı.


"Age and Ageing" dergisinde yayımlanan çalışmaya 50 yaş üstü 8800 kişi katıldı. Londra’daki King’s College’da 2004 yılında başlayan araştırmada yüzde 55’i kadınlardan oluşan katılımcıların sağlık durumları ve yaşam tarzları ile ilgili veriler kaydedildi.

Daha sonra katılımcılardan bir dakika içinde yeni sözcükler öğrenmeleri ya da mümkün olduğunca çok hayvan ismi söylemeleri istenerek beyin işlevleri kontrol edildi. Aynı testler, dörder yıl ara ile iki kez yinelendi.


Araştırma süresinde sigara kullanan kişilerin bilişsel yetilerin sigara kullanmayanlarınkine oranla çok daha fazla gerileme olduğu belirlendi.



Araştırmacılar, sigara kullanımı, sağlıksız beslenme ve hareketsizlik gibi yaşam tarzına bağlı nedenlerle kalp krizi ve inme riski yüksek olan kişilerde beyin işlevleri kaybı riskinin de yüksek olduğunu keşfetti.

Sağlıksız alışkanlıklar arasında beyne en çok sigara tüketiminin zarar verdiğini ifade eden araştırmacılar, yüksek tansiyon ve obezitenin de beyni etkilediği, ancak sigara tüketimi kadar zararlı olmadığını belirtti.

65 yaş üstü her üç kişiden birinde bunama görüldüğüne işaret eden araştırmacılar, insanların sağlıklı beslenerek, düzenli egzersiz yaparak, sigarayı bırakarak tansiyon ve kolesterol seviyelerini kontrol altında tutarak risk oranlarını azaltabileceklerini söyledi.



20 Şubat 2013 Çarşamba

Yumurta Akı ile Yanık Tedavisi






Yumurta akının yanık tedavisinde kullanıldığını biliyor muydunuz? Yanıkların etkin ve basit bir biçimde üstelik hiç iz bırakmayacak şekilde tedavi edilmesinde yumurta akından faydalanıldığı belirtilmektedir.

Yanıklar gerektiğinde yumurta akı kullanılarak basit ve etkin biçimde tedavi edilebilir.


Bu yöntem itfaiyecilerin eğitimi sırasında ders olarak verilmiştir. Bir yanık meydana geldiğinde, kapsadığı alan ne olursa olsun ilk yardım, etkilenen alanı sıcaklık azalıncaya ve deri tabakalarını yakmayı bırakıncaya kadar soğuk suyun altına tutmak ve sonrasında bu bölgeye yumurta akı uygulamaktan oluşmaktadır.

Kaynar suyla eliniz yandığında hemen elinizi soğuk suyun altına tutun ve sonrasında 2 yumurtayı kırarak aklarını (beyaz kısmını) ayırın ve çırparak elinizi bununla kaplayın.

Yumurta akını elinize veya yanan bölgenize uygular uygulamaz deriniz kuruyacak ve yumurta akı bir film tabakası oluşturacaktır. Yumurta akı doğal bir kollajen (bir tür albüminoid)dir. En az bir saat boyunca yanan bölgenize tabaka üzerine tabaka gelecek şekilde yumurta akı uygulayın. Bu uygulama hem acınızı dindirir hem de yanan bölgenizde iz kalmasını engeller. Yanan bölge yumurta akında mevcut ve aslında vitamin dolu bir plasenta (etene) olan kollajen sayesinde tamamen yenilenmiştir.

19 Şubat 2013 Salı

Kivi kabızlığı önlüyor




Atatürk Üniversitesi'nde yapılan bilimsel bir çalışmada, kivinin kanser, kolesterol, tansiyon, kabızlık, gribal enfeksiyon başta olmak üzere çok sayıda hastalığa iyi geldiği tespit edildi. 




ERZURUM - Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Gülçin, kivi Türkiye'de yaygın üretim alanına sahip olduğu için kimyasal özellikleri, gıda değeri ve antioksidan özelliklerinin belirlenmesi için bilimsel bir çalışma yaptıklarını belirterek, şunları söyledi:

 
''Çalışmamız çok ses getirdi. Food Research İnternational dergisinde yayımlandı ve çok atıf aldı. Bu çalışmada elde ettiğimiz bulgulara bakınca, kivinin özellikle C vitamini açısından çok zengin olduğu gözlendi. Antioksidan, radikal giderme, indirgeme kapasitesi gibi çok önemli özelliklerin de kivide olduğunu gözlemledik.''
 

C vitamini bakımından zengin olan kivinin özellikle grip, nezle ve soğuk algınlığında sık kullanılmasını öneren Gülçin, kivinin herhangi bir yan etkisinin olmadığına dikkati çekerek, meyvenin faydalarını şöyle sıraladı:
 

''Kivinin çok fazla faydası var. Ama en bariz faydaları kivi kanser türlerinin geciktirilmesi ve yakalanma riskinin azaltılması açısından oldukça faydalı bir meyve. Antioksidan özelliğiyle kansere karşı koruyucu etkisi var. Kivinin yapısında bulunan lif oranı kabızlığı önlüyor. Tansiyon ve kolesterol düşürücü etkileri olduğu mevcut. Grip, nezle, hatta astım hastalığına faydalı. Özellik gribal enfeksiyonların sık görüldüğü günümüzde bol miktarda kullanılabilir.''


18 Şubat 2013 Pazartesi

Az ve Sık Yemek Zayıflatıyor


Evde detoks yapmak için 5 ipucu!




Eğer sigara, alkol gibi alışkanlıklarınıza varsa detoks, vücudunuzdaki zehirli maddelerin atılmasına yardımcı olur. Temel düzeyde deyok sürecini dilerseniz  evde rahatça uygulayabilirsiniz.


Evde detoks yapmak istiyorsanız size yardımcı olacak 5 ipucu:


Karbonhidratlar
Detoksa başlamak için en önemli adım; ekmek, un, makarna, pirinç, hamur işlerini hayatınızdan kaldırmak.



Abur cubur
Her şey görme ile başlar. Eğer detoks yapmakta kararlıysanız evde sizi yemeğe yönlendirecek abur cuburları gözününüz önünden kaldırın! Cips, kola, çikolata, ekmek, mayonez, tereyağı ve tüm paketlenmiş hazır gıda ürünlerini dolabınızdan kaldırın.

Taze meyve ve meyve  suları
Mutfağınızda bolca yeşil yapraklı sebzeler ve taze meyveleri eksik etmeyin. Özellikle taze sebezelerin sıkılmış sularıyla güne başlamak vücudunuzu temizler, taze bir başlangıç ​​yapmanıza yardımcı olur.

Limon suyu
Güne bir bardak limon suyu ile başlayın. Her sabah kahvaltıdan bir saat önce limon ve bir çay kaşığı balı ılık su ile karıştırarak tüketin. Bu sistem ile vücudunuzu temizlemiş ve güne rahat bir başlangıç yapmış olacaksınız.

Alkollü içecekler
Alkollü içeceklere “hayır “ demeyi öğrenin. Eğer detoks yapmaya karar verdiyseniz ve alkol tüketimine devam ediyorsanız bu bir işe yaramayacaktır. Hatta detoks yapıyorsanız çay ve kahveden de uzak durmanız gerekiyor. Gün içerisinde sabah ve akşam yeşil çay tüketmeniz daha faydalı olacaktır.

17 Şubat 2013 Pazar

Muz kabuğunun bilmediğiniz 5 faydası



1- Muzun kabuğunu akneleri geçirmek üzere, üstüne sürebilirsiniz.

2- Muz kabuğunun içini sivrisinek ısırıklarına sürdüğünüzde, kaşıntısını ve şişkinliğini alır.

3- Diz ağrılarının geçmesine yardımcı olmak için muz kabuğuyla dizleri ovun.

4- İçindeki potasyum ve yağlarla çok iyi bir ayakkabı cilasıdır. Muz kabuğunun içiyle ayakkabınızı ovun sonra bez ile temizleyin.

5- Ayaklardaki nasırların yumuşaması için, muz kabuğunun içini sıyırın, bir kaşık kadar olduğunda nasırın üzerine koyun, üstünü sarın. Birkaç saat sonra açıp temiz su ile yıkayın. Ya da direk muz kabuğunu sarabilirsiniz nasırınıza.

Kış Hastalıklarına Ayva Suyu


Ayva suyu yüksek mineral ve bol vitamin içeriği ile birçok hastalığa karşı koruma sağlıyor. Uzmanlar özellikle kış aylarında ortaya çıkan öksürük, anjin, bronşit gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde ayva suyu içilmesini tavsiye ediyor.

Ayva suyu içeriğindeki C vitamini, kalsiyum, demir, protein ve karbonhidratlar ile birçok hastalığa karşı kalkan görevi görüyor. Kış aylarında sıklıkla karşılaşılan bronşit, anjin, öksürük gibi rahatsızlıklarda ayva suyu desteği ile tedavi süreci hızlanabiliyor. Uzmanlar üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde ayva ve ayva suyunu öneriyor.

Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, soğuk havalarda görülen öksürük, anjin, bronşit gibi hastalıkların tedavisinde ayva suyunun kullanılabileceğine dikkat çekiyor. Ayva suyunun pek çok faydalı özelliği bulunduğunu belirten İnanç, “Soğukların artmasıyla birlikte üst solunum yolu enfeksiyonlarında önemli bir artış gözleniyor. Vitamin açısından güçlü meyve suları bu hastalıkların yayılmasını engellerken, özellikle ayva suyu yoğun C vitamini içermesi ile tedavi sürecinde etkili oluyor. Ayrıca antiseptik özelliği bulunan malikasit ihtiva etmesi sayesinde enfeksiyonel hastalıklardan koruyor.” şeklinde ekledi.

Ayva suyunun, kış hastalıklarının yanı sıra içeriğindeki vitamin ve mineralin kalp ve damar hastalıkları, ishal problemleri ve hazımsızlık sorunlarının tedavisinde de etkili olabileceğini belirtiliyor.

Öksürüğe karşı doğal besinler

Üst solunum yolları rahatsızlıklarını ve kişinin rahatlamasını sağlayan meyankökü, adaçayı, kimyon ve bal bunlar arasında

Mısırlılar'ın sihirli bitkisi: Meyankökü

Birincisi herkes meyankökünü şekerleme olarak bilir ancak şekerleme imalatları bir tarafa, gerçek meyankökü ciddi bir besin ve güçlü bir bitkisel ilaçtır. Sağlık açısından da pek çok faydaları vardır.

Kıtaların tümünde eski kültürler meyankökünü kullanmışlardır. İlk kayıtlı kullanım MÖ 3. yüzyılda Mısırlılara aittir. Mısırlılar ve Yunanlar meyankökü bitkisinin öksürük ve akciğer rahatsızlıklarının tedavisindeki faydalarını keşfetmişlerdir. Çin'de ginseng'in ardından en çok tavsiye edilen ottur.

Boğaz ve akciğerleri rahatlatır

Meyankökünün tıpta en sık kullanıldığı yer üst solunum yolları sağlığının korunmasındadır. İltihaplanmış mukoza zarındaki yatıştırıcı etkisi bilinmektedir. Meyankökü suyla karıştırıldığı ya da öksürük şuruplarında kullanıldığında boğaz, akciğer ve bronşiyal tüptekiler gibi mukoza zarlarını yatıştırır. Materia Medica'ya göre, meyankökü aynı zamanda idrar yolları tahrişinde, yorgunluk ve bitkinlikte, bağışıklık sistemi zayıfladığında, alerjilerde, karaciğer rahatsızlıklarında ve detoksifikasyonda (beden temizliği) da kullanılır. Japonlar hepatiti (bir çeşit karaciğer hastalığı) kontrol etmek için bir meyankökü karışımına başvururlar. Materia Medica meyankökünü, hastaların bağışıklık sistem desteği ihtiyacı hissettiği ve anormal derecede yüksek karaciğer enzimleri taşıdığı durumlarda özellikle önerdiği için bu uygulama hiç de şaşırtıcı değildir. Aynı zamanda kronik yorgunluk sendromu için de harika bir şifalı bitkidir.

Kanser karşıtıdır

Meyankökündeki flavonidler ve diğer bileşkelerin sağlık üzerindeki etkisini gösteren düzinelerce yayımlanmış araştırma mevcuttur. Hatta meyankökündeki flavonidlerin obez farelerde karın yağını azaltmaya yardımcı olduğuna dair bir araştırma vardır. Diğer araştırmalar meyankökündeki diğer bir takım maddelerin antitümör (tümör karşıtı) faaliyetleri kanıtlanmıştır. Aslında Journal of the American Diettetik Association'ın 1997 yılındaki "Fitokimyasallar: Sağlığımızın Koruyucuları" başlıklı raporuna göre, meyankökü en yüksek kanser karşıtı özelliğe sahip olduğu ifade edilen altı besin ve şifalı bitki arasındadır ki diğerleri sarımsak, soya fasulyesi, lahana, zencefil ve maydonozgiller ailesi bitkileridir.

Kan şekerini destekler

Meyankökünün aynı zamanda eklemleri rahatlattığı ve normal kan şekerini desteklediği bilinmektedir. Meyankökü özü hafif östrojen etkisi yaratır, menopoz ve adet dönemindeki stresi azaltmak için kullanımının uygun olduğu da kanıtlanmıştır.

Önemli bir uyarı

Tedavi amaçlı kullanılan bir şifalı bitki olan gerçek meyankökünü sakın oldukça sık rastlanan meyankökü şekerlemesiyle karıştırmayın. Çünkü bu şekerlemelerin bir çoğu aslında anasondan yapılır ve gerçek meyankökündeki besleyici öğelerle hemen hemen hiçbir ilgisi yoktur.

Dikkat!

Eğer yüksek tansiyonunuz varsa, meyankökü kullanmayın.

Bal hastalık ve enfeksiyonları önler

Balın öksürük, allerji, bronşit, kansızlık, boğaz ağrısı, sinir hastalıkları, bazı cilt ve sinir sistemi hastalıkları gibi 500'e yakın hastalığın tedavisinde olumlu etkileri saptanmıştır. Ayrıca kabızlığı giderdiği, vücuttaki kanı temizlediği, damarları genişlettiği ve kan dolaşımını kolaylaştırdığı, kalbi güçlendirdiği, yağ hazmını kolaylaştırdığı, yara ve yanıkları iyileştirdiği de bilinmektedir.

Hastalık ve enfeksiyonlara neden olan birçok mikroorganizmanın gelişimi bal tarafından yok edilmektedir. Bal binlerce yıldır güncel bakteriyel enfeksiyonlara ve gastrointestinal hastalıklara karşı tıbbi olarak kullanılmaktadır. Balın mikrop karşıtı özellik göstermesinin insan sağlığı açısından önemi; gıda patojeni ve bozulma yapan mikroorganizmalarının gelişmesine izin vermemesi ve enfeksiyonların iyileşmesine yardımcı olmasından ileri gelmektedir. Günümüzde ise bunun yerini antibiyotikler almıştır. Fakat antibiyotiklerin devamlı olarak kullanımı vücudumuzda antibiyotiğe dayanıklı etmenlerin oluşmasına neden olmaktadır.

Adaçayı virüs karşıtı bir bitkidir

İşte size harika kokan, hem ilaç olarak hem de besinlerde baharat olarak 2.000 yıldan daha uzun bir süredir kullanılan, arındırıcı ve duygusal geçiş dönemlerinde kişinin kendini iyi hissetmesini sağlayan harika bir bitki daha: Adaçayı.

Adaçayı, nane ailesindeki diğer kardeşleriyle birlikte, arındırıcı ve şifalı bir bitki olma yönündeki ününü büyük olasılıkla mikrop ve virüs karşıtı özelliklerinden dolayı kazanmıştır. Bu özellikleri ise içeriğindeki uçucu yağından dolayıdır. Adaçayı yağı fenolik asit adında antioksidan ve antiinflamatuvar (iltihapla savaşan) özelliği olan iki madde daha içerir. Bu sebepten dolayı adaçayının jinjivit (diş eti iltihabı), boğaz ağrısı, öksürük ve romatizmal arterit gibi inflamatuvar durumlarla savaşmakta da etkili olduğu bilinmektedir.

Kekik mikropları öldürür

Kekiğin temeli olan güzel kokulu yağı güçlü bir antiseptik olan timol'dür. Timol harika bir antioksidan ve antiinflamatuvar (iltihap gideren) maddedir. Kekik bağırsak sisteminin mukus tabakasının çıkarılmasına yardımcı olabilir, öksürük ve bronşit gibi göğüs ve solunum yolları sorunlarının hafiflemesinde oldukça uzun bir süredir kullanılmaktadır ki uygulanan buhar banyolarına ya da öksürük şuruplarına dahil edilmektedir. Antiseptik (mikrop yok eden) özellik taşıdığından, doğal diş macunlarının içeriğinde de sık sık boy gösterir.

Bitkisel öksürük şurubu tarifi:

Kaynar suya üç yemek kaşığı kuru kekik, 1 yemek kaşığı adaçayı, bir parça meyan kökü ve bal eklenerek evde hazırlanan öksürük şurubu, diğer herhangi bir hazır şuruptan çok daha etkili olabilir.

Kimyon alerji semptonlarını azaltır

Kimyon aynı zamanda siyah tohum yada nigella sativa olarak da bilinir ki önemli ve şifalı bitkidir. Arap, Asya ve Afrika ülkelerinin çoğunda, siyah tohum yağı özellikle alerjiler olmak üzere bir dizi hastalıkta doğal ilaç olarak kullanılır. Alerjik altyapısı olan öksürüklerde oldukça faydalı sonuçları vardır.Siyah kimyon tohumundan elde edilen yağ ile yapılan dört değişik araştırmada, hastaların alerjik semptomlarında önemli düşüşler gözlemlenmiştir. Araştırmalardan biri, bu yağın göğüs kanserinde bazı hücrelerin, en azından test tübünde, faaliyetlerini durdurmakta etkili olduğunu ispatlamıştır.

Tohumlarını kaynatıp demleyerek ve içine bir tatlı kaşığı bal ilavesiyle harika bir öksürük çayı yapabilirsiniz, kimyon tohumları hazma yardımcı olması maksadıyla da sık sık bu şekilde kullanılabilir. Tohumların temel yağı antimikrobiyaldır (mikrop karşıtı).

Öksürük macunu:

1 tatlı kaşığı bal
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı kimyon
Tüm malzemeleri karıştırarak hazırladığınız macundan her gün bir kaşık yiyebilirsiniz.

Ayva boğaz iltihaplarını giderir

Ayva, protein, karbonhidrat, kalsiyum, demir, fosfor, potasyum, sodyum ve C vitamini içerdiği için çok yararlı bir meyvedir. Özellikle C vitamini açısından çok zengindir. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir, kanı temizler, karaciğer tembelliğini giderir, safra akışını sağlar ve bronşit, müzmin öksürük ve veremde çok faydalı bir meyvedir.

Kurutulmuş ayvanın suda bekletilmesiyle elde edeceğiniz sıvıyla yapılan gargara, boğaz iltihabını gidermek için kullanılabilir.

Öksürük için ayva çekirdeği şurubu

Ayvanın çekirdekleri öksürüğe oldukça iyi gelir. Ayvanın çekirdekleri su veya sütle kaynatılarak içine bir tatlı kaşığı kadar bal , yarım limon suyu ve bir çay kaşığı kadar zencefil tozu eklenerek öksürük süresince her gün bir çay bardağı kadar tüketilebilir.